Yakından Tanıyalım : Aybike Şimşek


Son birkaç yıldır tesettür sektörü daha çok gelişim göstermeye başladı. Gönül Kolat, Aybike Şimşek, Kuaybe Gider, Şüheda Aydın… Bu isimlerden sadece bir kaçı. Her biri genç birer girişimci, her biri alanında belli yerlere gelmiş nadide tasarımcılar.

Bu ay Aybike Şimşek Aybikestil markasıyla bloğuma konuk olacak. Aybike Hanım bana sorarsanız her gencin beğenebileceği tasarımlar yapıyor. Onun tasarımları öyle kafamızda sıradanlaşmış tesettür tasarımlarımdan değil aslında. Pullar payetler dolu tasarımlar beklemeyin. Sade, şık, kararında tasarımlara sahip. Hem tesettürlü olup hem de nasıl şık olunabileceğini bize gösteren tasarımcılardan. Kendisi online olarak satış yapıyor. Ve Instagram hesabında güncel paylaşımlarda bulunuyor. Ayrıca da ürünlerini tanıtıyor.

Geçen hafta bu isimlerden biri Aybike Şimşek ile tanışma fırsatı buldum. Libadiye Caddesi üzerinde ev/ofisinde dolu dolu, çok keyifli bir röportaj oldu. En çok merak edilen soruları cevapladık, marka serüvenini konuştuk, ve tabi ki gelecek sezona dair ipuçları almayı da unutmadım…


M.A. : Kendinizden bahseder misiniz?
A.Ş. : 1987 Üsküdar doğumluyum. Cağaloğlu Anadolu Meslek Lisesi Grafik Tasarımı’ndan sonra Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Grafik okudum. Sonra en iyi reklam ajanslarının bir tanesinde yedi ay çalıştıktan sonra muhafazakar kimliğe büründükten sonra –yani kapandıktan sonra- orada yapamayacağımı anladım. Başka daha benim zihniyetime uygun bir reklam ajansına girdim ama o da beni bir türlü tatmin etmedi. Yani, ben şuna gelemiyorum hani mesela kot giyme yok onu giyme siyah şal tak şunu yap… Ben okulda da çok rahat bir sisteme alıştığım için..sonra arkadaşımla takı tasarımı işine girdik. Ben yapıyorum, sende dedim destek ol beraber yapalım. Bir arkadaşımla beraber –grafiker- çalıştım. Takı işine girdik, malzeme aldık bir sürü. Altın dışı kaplamalar, özel taşlar..ben takıyla başladım aslında. Gönül de öyle mesela. O da öyle başlamış.

Takı sayfası açtık, markamızı kurduk. E-ticaret sitesi açtık çok profesyonel. Bir ayda bir kişi alıyor. Çünkü ismimizi kimse bilmiyor. Siz Facebook yok kimse sizi bilmiyor sen siteyi açmış takı satıyorsun.  Önce bir iyice duyulup sonra markalaşmamız lazım. Tabi bilmediğim için o tür şeyleri. Sonradan kapattık. Öylesine satış bile olmuyordu. O kadar emek verdik.

O işten sıkıldım başka bir reklam ajansı arıyorum ama kapalı çalıştırabilecek. Arkadaşım aradı ‘bir derginin kombin yarışması var, seni okulda da hayatta da biz biliyoruz sen çok iyi kombin yaparsın bir tane yapsana’ dedi. Ben hızımı alamadım beyaz bir halıda on onbeş  tane kombin yaptım. On onbeş tanesini yükledim Facebook’a. Ben bu arada Facebook hiç kullanmıyorum öyle bir şey bilmiyorum. Sadece o yarışma için öbür takı markasının hesabından yükledim. Hatta yükleyici adımda takı markamızın adı duruyordu yani kendi adım falan değil. İşte siz kimsiniz beni ekler misiniz bana bu etekten gönderir misiniz?... dedim ben satış yapmıyorum. O benim dolabımda kendime diktiğim etek. Ben onu nasıl gönderiyim zaten dikişi profesyonel değil. Derken öyle böyle işte oradan gelen taleplerle buraya geldi.

M. A. : Kaç yaşında başladınız?
A. Ş. : 22 yaşında başladım.


M. A. : Dikiş üzerine eğitim aldınız mı?
A.Ş. : Ben dikiş üzerine 1 sene modelistlik kursuna gittim orda dikiş de öğretiyorlar, kalıp da öğretiyorlar. Ona gittim. Ama üniversitede dikiş üzerine eğitim almadım. Zaten tekstil bölümü de okusaydım yine dikiş öğretmiyorlardı. Tasarım öğretiyor bizim okulumuz.

M.A. : Mesela hayalinizde oluşturduğunuzda terzi demiyor mu bunun nasıl kalıbını çıkaracağız, nasıl olacak diye? Zor olmuyor mu? Bir de onunla anlaşmak da çok önemli.
A.Ş. : Allah’tan yapıyor şuan ki terzim. Çizdiğimi yapıyor –maşallah deyim-. Öncekiler, siz çiziyorsunuz alakası yok. Bir daha dikiyor alakası yok. Bunu için ben 5 tane terzi değiştirdim. 4 yılda 5 terzi kolay değil. Ama hepsi böyle. Hangi tasarımcıya gidin aynı şeyi söyler. Kafanıza göre terzi bulmak çok zor Bir tane numuneci terziniz olması lazım. Hatta benim şuan iki tane var aralarında paslaşıyorlar. O şekilde yaptırtıyorum.


M.A. : Moda sektörüne girmek isteyenlere ne önerirsiniz?
A.Ş. : Mesela ben dördüncü yılımdayım ancak artık web sitesi oturdu satışlar gidiyor kargolar tıkırına oturdu. Yani kendinizden ödün vereceksiniz öyle söyleyeyim. Bir yere gelmek istiyorsanız ben sağlığımı da veririm, zaten üç kuruş da kalmıyor her şeyi veriyorsunuz. Karlı bir iş aslında değil. Ya benim cebime zaten on milyar, yirmi milyar girsin bende bir butik açayım ya da tasarımcı olayım öyle bir şey yok. Ha çok profesyonel tasarım okursunuz bir mağazaya bir markaya tasarımcı olarak maaşlı girersiniz onu bilmiyorum, onlar altı bin kiradan falan başlıyor. Onu kastetmiyorum ben tek başına bir şey yapmayı kastediyorum. Bilmiyorum baya bir zor.

M.A. : Peki tasarımınızın ilhamı nedir? Dünyaca ünlü markaları takip ediyor musunuz? Sonuçta onlar belirliyor bazı trendleri.  Ya da kendi stilim var onun çevresinde mi tasarlıyorum diyorsunuz?
A.Ş. : Takip ettiğim bloggerlar stil ikonları var mesela yurt dışında, onlara bakıyorum. Tabi ki onların bize pek uygun olmuyor giyimleri. Ama mesela bazen %100 benim tasarımım bir ürün diyemem. Tabi ki benim ama, mesela bir dümdüz bir pelerin. Zaten bir pelerin, bunu ben tasarladım diyen yalan söyler. Kısaysa ben onu ne yapıyorum diz altı yapıyorum tesettüre uyguluyorum.  Yani bu küçük rutüşlarla da bir ürün çıkabiliyor. Mesela bir tane balon şeklinde taç görüyorum diyelim, veya bir tane tişört görüyorum ‘ay bunu tuniğe uygulayayım’ diyorum. O tişört, onu alamayan alamadı. Ama gidip Zara’daki aynı şeyin kolu kısa olanını gelip ben bunu uzatayım demiyorum. Bu benim dediğim çok büyük dünya markaları üzerinden. Veya fix bir şey zaten dümdüz elbise. Yakasını Valentino mesela V yapmış kolsuz yapmış. Mesela yakasını yuvarlak yapayım kapatayım, kolunu da uzatayım manşet koyayım, şuraya şöyle yapayım düğme koyayım, diyorum. O zaten tamamen değişiyor ama bir ilham alıyorsunuz. 

Şu da çoğu zaman oluyor ne yalan söyleyeyim. Ben çiziyorum, dikim aşaması..bir bakıyorum ünlü markada var. Ve sonuçta aklın yolu bir yani bunun önüne geçemezsin. Senin düşündüğün, Burberry tasarımcısında da olabilir. O fikir o kol o manşet onun da aklına gelebilir. Ama ne oluyor siz de yaptığınızda ‘bak Aybike’de ondan yapmış oluyor’. O şey hiçbir zaman ispatlanamayacak ama bilen biliyor. Bazen ben bile önce çıkarmış oluyorum. ‘Bakın benim tarihine benimki önce’ diyorum.

M.A. : İlham tabi ki olur. Takip ediyor musunuz mesela moda haftalarını?
A.Ş. : Ediyorum tabi. Katılamıyorum aşırı yoğunluktan yani kesinlikle bir moda dergisini okuyacak bile vaktim yok. Ama telefondan, Instagram’dan bakabiliyorum. 


M.A. : Şuan geldiğiniz noktaya nasıl ulaştınız?
A.Ş. : İşte dedim ya her şeyin bir karşılığı oluyor.  Tabi ki arkamda bir zengin baba veya eş olsaydı şuan çok farklı olurdu. Ama her şeyi sıfırdan kendim yaptım diyemezdim. Bilmiyorum şuan sektörde benim gibi var mı? Tamamen sıfırdan. Ben gerçekten sıfırdan geldim. Diğer o benim bütün tasarımcıların dörtte üçü arkadaşım zaten. Yani hiç birine bir şey söylemiyorum ama hani olmayan bir şeylerden bir şeyi yapmak, bir de yukarı çıkmak yine dediğim gibi üç dört seneyi alıyor. Yani çok çok zor bir şey buna niyetlenen insanın artık içinde büyük bir aşk olması lazım.

Bir de ben hep arkaya bakıyorum yapmayayım diyorum ama nereye yapmıyorsun diyorum dört sene lisede okudum hazırlıkla beş sene,  beş senede üniversitede okudum on senelik eğitimi boşuna mı aldım diyorum. Bunun yükü var, kumaşı var, dikimi..yanlış oluyor bir de tekrar, düşünsenize atölyenin yaptığı bir hatayı yanlışlıkla müşteriye gidiyor sizden çıkıyor. Oysaki sizin haberiniz bile yok. Terzi dikmiş atölye de paketlemiş işte asistanınız onu pakete koymuş faturasını diğer bir asistan kesmiş göndermiş. Ama işte bak Aybike’nin şunu bunu oluyor mesela. Tabi çok anlayışlı müşterilerim de oldu yalan söyleyemem.

Yani her koşulu stres zorluk. Ha dışardan böyle bakıldığında hani evet ya sürekli geziyor falan ama bu kombinler atölyeye veya kargoya giderken yapılıyor mesela. Yoksa ‘hani giyinelim, ya şunu giyinelim de çekilelim’ gibi olay hiçbir zaman olmuyor. Normalde hep eşofmanlayım zaten direkt eşofman, spor ayakkabı, mont. Bir tane fix kombinim var onu giyiyorum çıkıyorum.

Her şeyi gerçekten sıfırdan kumaşı almasından paketleyip kargoya verilmesine müşteriye bilgi atılmasına kadar her şeyinde ben ordayım.  O yüzden artık çok çok zorluk oluyor.

M.A. : İnşallah mağazalaşınca çok daha rahat olursunuz sizde.
A.Ş. : Mağaza pek düşünmüyorum ama online web sitesi mağaza gibi lüks online web siteleri var şimdi onlarla görüşme içerisindeyim. Butiklerde de, 3 tane butikte falan ürün var. Ama pek butiğe yayılmak istemiyorum. Öyle çok merak edenler görmeden almam diyen pimpirikli müşteriler için Çamlıca da bir butik var sahibini tanıyorum. Belki bir tane oraya vereceğim.

M.A. : Mağaza düşünmüyor musunuz yani?
A.Ş. : Yok ben düşünmüyorum.  Yok yani o ayrı bir şey.

M.A. : Belki seri üretimle daha farklı olur?
A.Ş. : İnternetten satmak benim için daha uygun yani şimdi ben böyle insanlarla sürekli diyaloğa gireyim şey yapayım bende öyle bir karakter de yok. Oysaki butik sahibi bir insan sadece orda otursa bütün gün müşterilerle –özel müşterilerle- ilgilense o ona ağır gelmez. Ama ben şuan her aşamayı ben yaptığım için onu hiç düşünmüyorum.
İnsanlar artık online sisteme alıştı. Diyorum ben alıyorsam herkes alır almayanlarda bir üç beş seneye onlarda alışacak. Zaten kredi kartı ile çalışmıyorum. Kimsenin bir riski yok, kapıya geliyor, kapıda ödüyor. Bütün risk benim.




M.A. : Bir de kadın girişimcisiniz o çok önemli. Hem benim kendi alanıma da giriyor. Türkiye’de mesela son zamanlarda çok öne çıkıyor. Kadın girişimcilere özellikle imkan verilsin, onlar ön planda olsun, kadın girişimciler daha çok artsın deniyor.  Onlara yönelik seminerler düzenliyorlar.  Kadın girişimciler diye gerçekten böyle bir ayrım var mı?
A.Ş. : Ben çocukluktan beri biraz erkek gibi yetiştim.  Sokağa çıkardım hani bir şey yapanı döverdim falan. Ben böyle kendimi ‘kadın girişimciyim ay ben bayanım’ diye hiçbir zaman görmedim.

M.A. : Öyle olması mı gerekiyor yani illa?
A.Ş. : Tabi ki bir bayanın yani yumuşak nazik bir bayan çerçevesinde olan birisinin ben bir işi zaten kıvırabileceğini pek düşünmüyorum. Yani çata çat erkek gibi olan birisi ancak yapabilir. Ki tanıdığım diğer arkadaşlarıma da bakıyorum, gözlemliyorum, onlarda öyle. Öyle fotoğraflarda naif cici kız gibi çıkabiliriz ama öyle olmuyor yani. Bir kere hakkınızı savunmanız lazım.

M.A. : Yani bu sektörde kadın olmak daha bir zor diyorsunuz?
A.Ş. : Zor tabi ama erkek gibi kadın olmak gerekiyor işte.  Zaten işinizin dörtte üçünü erkeklerle yapıyorsunuz.

M.A. : Sizce bir bayan tesettürlü giyinmeyi tercih ederken nelere dikkat etmeli? Nelerden kaçınmalı?
A.Ş. : Benim birinci dikkat ettiğim konu darlık mesela. Dar olmamalı yani. Bir tesettürlü tesettürlüyüm diyorsa bol giymeli. Zaten bir şeffaflık bir de hatların belli olmaması. Zaten bizim bütün kumaşlar beyaz bile olsa iç görünmesin bi tık kalın kullanıyoruz. Diğeri de bol olma olayı. Onlara bence dikkat edilmesi lazım.

M.A. : Kendi sektörünüzde stiline yakın gördüğünüz ünlü markalar ya da bir kişi var mı?
A.Ş. : Dice Kayek markasını çok beğeniyorum. Onların tasarımları mükemmel. Elif Cığızoğlunu çok beğeniyorum. Zeynep Tosun var. Bana yakın benim gibi diye değil, ben beğenme anlamında diyorum. Bunlar Türk tasarımcılar içinde çok beğendiklerim.

M.A. : Tesettürlü tasarımcılar arasında var mı peki?
A.Ş. : Şunun ürününü giyerim..diye bir şey yok. Sadece blogger  Nurcan diye bir arkadaşım var. Onla zaten hem arkadaşız hem stillerimiz benziyor. Ondan ben alıyorum, o benden alıyor.




M.A. : Keşkeleriniz var mı ya da yaşadığınız zorluklar var mı bu sektöre atılırken?
A.Ş. :Yaşadığım zorluk çok çok fazla da, keşke kendimi bu kadar yormasaydım. Onu bir tek keşke diyebilirim. Belki bir yakınıma kredi çektirtip her şeyi oturtup başlayabilirdim. Sıfırdan yapmaya çalışmak, ben yapayım kimseden yardım almamaktansa hani gidip ne bileyim temel ihtiyaçlarını en azından bir şekilde bir yerden destek alıp yapabilirdim. Bir de küçüksünüz tasarım okumuşum bu tür finansal işletme onlara kafam sonuçta bir yere kadar, basmıyor. Şunu gelenle bunu, bunu gelenle şunu derken yıllar geçiyor işte.

M.A.  : Sezonun öne çıkan trendlerinden bahseder misini? Kendi koleksiyonunuzdan mesela, neyi ön planda göreceğiz bu yaz?
A.Ş. : Bende yine bol volanlar tekrar yine var. Ama başka ürünler, tekrar değişerek. Bende bu yaz yazlık hırka gibi uzun tiril tiril uzun pelerinler çok fazla. Yine kuyruklu tuniklerim var. Önü iki parça, arkası yere kadar. Onların rengini çalıştım, çok beğeni almıştı ama iki renk satmıştım sadece.  Bu sene ancak renge geçebildik. Penyeden yine asimetrik tuniklerim çok fazla. Yazın bunları giy çık yani kot pantolonla çok rahat olabileceğini düşündüğümden onlara ağırlık verdim. Çok fazla yeni tasarım var, hani sürekli de yapıyorum. Bi yapılacak 50 tane daha model var ama artık yavaş yavaş.

M.A. : Sıra gelince biz de görürüz inşallah..Peki en çok hangi renkleri göreceğiz?
A.Ş. : Bende pembe ve sarı şuan ağırlıkta. Ben bu arada sezonda modaya falan bakmam, ben neyi beğeniyorsam. Bu sezon diyelim mavi moda, hiç bakmam ben yeşil çıkarırım. Ben çünkü o yıl onu beğenmişimdir. Ben çıkardıktan bir daha yıl sonrada moda oluyor zaten. Hep bunu izliyor, böyle izliyor. Ama nasıl oluyor anlamıyorum, çıkarıp benim yapmam gerekirken, ben çıkardıktan bir sene sonra o patlıyor. 


M.A. : Birkaç yıl öncesine kadar hiç mesela tesettürlü bayanlara yönelik bir şey yoktu. Şuan dergiler de çıkmaya başladı, siz de daha ön plandasınız, başka tasarımcılarda geldi. Ben ilk mesela Esra Seziş ile görmüştüm, benim çok hoşuma gitmişti açıkçası. Normalde de vardır stilistler ama onun bir ortaya çıkması belki sebep olmuştur daha fazla diğerlerini uyarmıştır mesela öyle diyeyim. Bu ne ile oldu?

A.Ş. : Yavaş yavaş gözleri açılmaya başladı diye görüyorum. Alışmaya başladılar, aykırı gelen şeyler; ‘evet ne var ki, giyilebilir, yapılabilir’ demeye başladılar. Böyle böyle..dergilerde burdaki açığı kullanıp dergi çıkardılar. Bu şekilde ilerledi.

M.A. : Gelecek yıllarda kendinizi nerede görüyorsunuz?
A.Ş. : Yine online satış ama daha çok duyulmak tabi hedefim. Ama yoksa ‘ay her yerde butiğim olsun şöyle böyle bayim olsun’ hiç ben istemiyorum. Tek yerde benim sitemden gidip alsınlar. Benim tek isteğim bu. Çünkü ünlü markalarda öyle değil midir? Sadece bir yerde satılıyor. Öyle her yerde cadde cadde ürünlerini bulamazsınız. O yüzden butik açma gibi bir hayalim fikrim yok. 

M.A. : Defile düzenlemeyi düşünüyor musunuz? Ya da Fashion Week çerçevesine girmeyi düşünüyor musunuz?
A.Ş. : Defile, mart nisan gibi bir proje var onu yapabilirim. Defile yeri falan belli. O belki olabilir. Ama şuan koşturmaktan hani gel yarın sana yapalım senin ürününü giydireceğiz deseler bile götürecek vakit yok yani. Çünkü müşterilere bir söz veriyorsunuz yani. Bir haftada on günde teslim diyorsunuz.


M.A. : Hijabi deniyor , muhafazakar, ya da tesettür siz hangisini tercih ediyorsunuz? Hangisi daha yakın geliyor bu kelimelerden?
A.Ş. : Yani tesettür, çünkü tesettürlü olduğuma inanıyorum. Hiçbir hattım belli olmuyor, sonra bol giyiniyorum. Ama tabi hani tesettürün içerisine renkle dikkat çekmek eğer günahsa bu bir erkekse, dönüp pembe giydiniz diye bakıyorsa, o tesettürden tabi ki çıkıyor. Ben kendime zaten tesettür modacısıyım, ben işte muhafazakar kitleye hitap ediyorum demiyorum. Ben bunu giyiyorum, zaten benim markamın adı da ‘Aybikestil’ yani benim stilim. Siz giyiyorsunuz da yok kötü örnek oluyorsunuz da, böyle bir şey yok. Giymesin. Kur’an-ı Kerim de yazan şeyler belli. Katı net kurallar var. Ben giydiğimi satıyorum, ben giymediğim hiçbir şeyi koymuyorum. O yüzden bir iddiam böyle böyle olsun diye yok.

M.A. : Bu işe başladığınızda girişimcilik ya da mağazacılık adına bir destek aldınız mı?
A.Ş. : Yok hiç bir şey almadım. Tamamen kendi kafama göre yaptım.

M.A. : Ya da almayı düşünüyor musunuz?
A.Ş. : Şuan düşünmüyorum.

M.A. : Peki parçalarınızda abiye görecek miyiz?
A.Ş. : Yok yapmayı pek planlamıyorum. Bana göre değil. Denenmeden, internet üzerinden provasız olacak gibi değil zaten. O yüzden o riske girmem.

M.A. : Peki öyle teklifler aldınız mı? Üzeriniz de beğenip isteyenler oldu mu?
A.Ş. : Çok çok geliyor yapın falan diye ama ben pek satmayı düşünmüyorum. 

Ben Aybike Hanım’ın enerjisinden, sohbetinden çok keyif aldım. Hem sizin adınıza hem de kendim adına bir çok soruya yanıt aldım. Bende her bayanın Aybikestil markası dolabına girmeli diyorum…

Linklere bakmadan geçmeyin! :)


















devamını oku...

Popüler Yayınlar