Mersedes-Benz Fashion Week : İSTANBUL
Bütün trendler moda haftalarıyla oluşuyor; vitrinlerimize, alışveriş torbalarımıza kadar
giriyor. Birkaç defile de bir renk mi kullanılmış hemen patlıyor. O rengi her
vitrinde her koleksiyonda görmeye başlıyoruz. New York, Londra, Paris derken dünyada
ardı ardına devam eden defilere Türkiye’de dahil oldu. 10 – 15 Mart arası
Türkiye’nin en büyük organizasyonu Mersedes-Benz Fashion Week İstanbul (MBFWI)
gerçekleşti. Bende 4. günü (14 Mart) olan defilelerin bazılarına katıldım.
Bakalım neler olmuş?
- Öncelikle davetiye serüvenimden başlayayım. Şubat sonunda
internette öyle gezerken Mart’ta moda haftasının başlayacağını duydum ve bir
şansımı deneyip araştırayım dedim. E nasip bu ya, İMA (İstanbul Moda Akademisi)
sponsorlardandı ve İMA’dan daha önce tanıştığım Gökçe Hanım ile yaptığım birkaç
irtibattan sonra 5 ayrı defilenin davetiyesi elime ulaştı. - Burdan tekrar
teşekkür ediyorum! :) – Ve arkadaşım Serap’la birlikte Karaköy’ün yolunu
tuttuk.
- Bu seneki ilk defile programı İstanbul Modern’de gerçekleşti.
Antreponun en akılda kalıcı güzelliği tabi ki balkonun/terasın boğaza sıfır
olmasıydı. Nasibimize hava açık ve mükemmeldi manzaraya doyduk :)
-
- Sistemine gelirsek; aslında rezervasyon sistemiyle bloğunuz
ve sıranız belli oluyor. Sadece defileye girmeden yazılı olan bileti
alıyorsunuz. Ama orada gördük ki rezervasyon yapmadıysanız bile yer bulunuyorsa
bilet temin edebiliyorsunuz. O da nasibinize kalmış. Girmeden her bilet kontrol
ediliyor ve görevli size yerinizi gösteriyor. Tabi o kargaşada yer işgali de
olabiliyor. Bir bakmışsınız yerinizde başkası var. Hatta hemen dedikoduyu da
vereyim; kokoş Prada’lı bir hanımımız en
ön sıradan iki sıraya arkaya sürülmüştü. Sosyetik midir nedir pek anlamam ama
defile başlayana kadar ağzı susmamıştı onu hatırlıyorum.
- Cafe mi desem ne desem en yaralı nokta o sanırım. Oraya
gittiğinizde aç kalmayacaksınız arkadaş. Çünkü bizim Nevzat abinin yaptığı
sandviç orada sadece 15 tee le. E bende öğrenciyim. Onun yerine İstanbul Modern
dibindeki nargilecilere gideriz daha iyi. Uğurkan Erez arka masamda oturduğuna,
2 liralık çay için sosyetik akımı olduğuna göre oranında ayrı bir karizması
var.
- Ünlü gördük mü? İlk ünlü açılışını Buse Terim ile yaptık.
Gördük sonunda şirinemizi. Serhat Kaynarpınar’a da rastladık. Ünlüymüş bende
bilmiyordum ama fotoğraflanmaktan adım
atamamasından, 6 7 sıra fotoğrafçı akınına uğramasından öğrenmiş olduk. Hatta
bunu çekemeyen sosyetik cicişler ayrı bir komediydi. En son 1.40 boylarında
genç sosyetiğin ‘ uff .s ’ diyerek fotoğrafçılara omuz atmasını hatırlıyorum.
Ondan sonrakileri gülme krizi sırasında görmezden gelmiş olabilirim.
- Katılanlar arasında farklı stillere sahip çok kişi vardı.
Sokak stillerinde ‘bu da mı giyilir be’ dediğimiz her şey oradaydı
anlayacağınız. Açıkçası ben kadınlardansa erkeklerin stillerine daha bir hayran
kaldım. Etrafımızda stiline önem veren bayanı çok görüyoruz belki ama,
erkeklerin modayı “ayarında” takip etmesi dikkatimi çekti. Tabi böyle
organizasyonda ayarsız stillerde olabiliyor. Yakıştığı sürece kısa paçaya
eyvallahım var ama, bandanayla defileye mi gelinir dediğimiz de oldu.
İlk katıldığımız defile ‘Gülçin Çengel’di. İlk defa
moda haftasına katılan genç tasarımcının koleksiyonun adı ‘Totem’. Denilene
göre ilhamını, banyan ağacından ve bu ağacın köklerinin yeni gövde ve ağaçlar
oluşturma gücünden almış.
İşleme sanatına en çok bu defilede rastladım. Dikkat
çeken en önemli nokta buydu sanırım. Tasarım kadar kullanılan kumaş, ondaki
sanatta dikkat çekiyor. Deriler, şifonlar en çok kullanılan kumaşlardan.
Lacivert, bordo, siyah ve kül griye ağırlıklı olarak yer verilmiş. Kullanılan
büyük cep detaylarını çok beğendim. Gülçin Çengel çoğu tasarımcı gibi midi
eteği kullanmış. Eteğin üzerine kullanılan uzun cepli yeleklerde benim favorilerimden.
Tril tril eteklere bayıldım!
Sponsor mu vardı kendi koleksiyonundan mı
bilmiyorum ama ayakkabılar mükemmeldi. Defile zaten 3 dakika mı ne sürdü,
kıyafetler yerine en çok onları izledim desem yeridir!
Gülçin Çengel çoğu yorumcu tarafından ‘izlenmesi
gereken’, ‘gelecek vaat eden’ tasarımcılar arasına girdi bile. İlk defilesi
olmasına rağmen çok beğenildi. Defileden sonra Buse Terim’inde Instagramda
paylaştığı olumlu yorumlar en önemli kanıtı.
İkinci defilemiz ise ‘Burçe Bekrek’ di. Davetiyeler
elime ulaşmadan önce en çok merak ettiğim tasarımcı buydu. Ve hakkını verdi.
Daha 2010’da kendi markasını kuran Burçe Bekrek, önceki organizasyonlarda da
kendini belli eden tasarımcılardan. İlhamını
‘kronofotografik’ çalışmalarından almış.
Griler, siyahlar koleksiyonun ana
renleriydi. İpek gömlekler, geometrik kesimli etekler, midi etekler belli başlı
parçalardandı. Kısa paçalı pantolonlar kullanıldığı kadar, geniş paçalı dar
pantolonları da çok gördük. Geniş paçalarda saten benzeri parlak kumaşların
kullanılması çok dikkat çekiciydi.
Blazer çekenler, uçuşan uzun ceket/kabanlar en havalı
parçalardı sanırım. Blazer, gömlek-pantolon ile maskülenliği gördüğümüz kadar;
ipek gömlekler ve eteklerle de feminenliğe rastladık. Ceketlerde daha çok deri
detaylar kullanılmıştı. Etek, gömlek ve ceketlerde kullanılan fermuar detayları
da oldukça dikkat çekiciydi.
Üçüncü defilemiz ise ‘Ece Gözen’di. Ece Gözen de en çok
merak edilen markalardandı. Ve runway ünlü akınına uğradı desek yeridir.
Ece Gözen fütüristik detaylarla akılda yer eden
tasarımcılardan. En çok merak ettiğim, sırada ne var acaba dediğim tek defile
buydu sanırım. Tasarımlar gerçekten sıradışıydı. Yurt dışında gördüğümüz
tasarımcılardan hiçbir farkı yoktu, ve bi o kadar sıradışı ve mükemmellerdi.
Hem ayrıntıları çok güzel kullanmıştı.
Hafif maskülenliği feminenlikle birleştiren smokinler en
dikkat çeken parçalardandı. Ve de en çok fotoğraflanan. Kesimlerinde geometrik
detayları sıkça gördük. Gri, saks mavisi, bebek mavisi, siyah, beyaz öne çıkan
renklerden oldu.
Bu detayların yanı sıra 2014 sezonun ayrılmaz trendi olan
metalik renkleri de koleksiyonda sıkça gördük. Cekete hatta eteğe, kol
detaylarına, elbise detaylarına farklı hava katıyordu. Koleksiyon parçalarının
yanı sıra çanta ve ayakkabılarda da metalik/parlak renkler vardı. Mavi, gümüş
ve pembenin kullanıldığı ayakkabı ve çantalarda en çok pembe kısa botlar dikkat
çekti. Ece Gözen parlak ayakkabı ve çanta detaylarını ‘İnci’ sponsorluğunda
yapmış.
MBFWI benim için sıra dışı ve göz alıcıydı. Dünyaca ünlü
moda organizasyonunda bulunmanın heyecanı vardı. Podyumdan gelecek bir sonraki
parçayı meraklı gözlerle bekledim desem yeridir! Öyle bir şey ki koleksiyonlar
kadar eşlik eden müziklerde dikkat çekiciydi. İster istemez o havaya
giriyorsunuz. En fazla 12 - 13 dakika süren defilelere tasarımcılar,
organizasyon şirketleri aylarını veriyorlar. Görünenin arkasında büyük bir emek
gizli.
Farklı bir deneyim yaşadığım MBFWI tasarımcılarını bu kadar
iddialı, bu kadar göz alıcı beklemiyordum. Gözümüzün sürekli dışarda olmasından
dibimizdeki yetenekleri fark edemiyoruz. Bana sorarsanız o ihtişamlı yurtdışı
defileleriyle yarışacak kadar yetenek bizde mevcut, hatta fazlasıyla.
Sosyal mesajı da verdikten sonra bana müsaade. Size bol modalı
bol trendli günler efenim. Hoşçakalın!